Neden Başbağlar’daki resmi törene katıldım?

Bütün açıklığıyla yeniden ifade etmek istiyorum: Nasıl Madımak’taki törenlere katıldıysam Başbağlar’daki törenlere de katılmayı bir sorumluluk addederim. Törene, sırf devlet organize ettiği için, kaldı ki köy muhtarlığı, ilk konuşmayı yaparak ve sahibi olduğunu gösterdi, katılmamak, ortak akıl yürüyüşü’nü daha doğmadan öldürmek demekti benim nezdimde. Düşman, taraf, öteki, benimle aynı safta olan/olmayan dikotomileri üzerinden bakmıyorum hayata; kaldı ki bu bakış, projenin ruhuna da aykırı. Devlet törenine pasif biçimde katılmak, yalnızca köylülerin arasında töreni sessizce izlemek, “fiyasko”ya mı dönüştürür çabamızı. Nedir bu şekilcilik? İsterdim bütün ayrıntılarıyla ne olduğunu anlatmama izin versinler ardından kanaatlerini ifade etsinler, ama ne yazık ki öyle olmadı. Yargısız infaz, zihinlerdeki Baconvari putlar nedeniyle düşünmeden yargılarız genellikle. Üzücü. Bu iklim, çabamızın anlamlı ama bir o kadar da zor olduğunu gösteriyor bize. Başbağlar, neresinden bakılırsa bakılsın kirli bir katliam, çeşitli kimlik gruplarının bunu kullanması, maniple etmesi, siyasi rant elde etme gayretkeşliği… anlaşılabilir bir şey, ama ortak hafıza yürüyüşü, çok naif ve sınırlandırıcı bir perspektiften konuyu ele aldığını dile getirmişken neden bunca saldırıya maruz kalıyor?

8 Temmuz 2014, dönüş yolundan…

Leave a comment