İlk etabın ardından…

1 Temmuz’da İstanbul’dan çıktığımız “ortak hafıza yürüyüşü”nün ilk etabı Dersim’de sona erdi…

Birkaç konuda bilgi vermek ve yürüyüşle ilgili gelen eleştirilere cevap vermek sorumluluğuyla yazıyorum…

Öncelikle bir konuyu bütün açıklığıyla ifade edeyim: bu yürüyüşün ne bir kişiyle ne de herhangi bir kimlik grubuyla özdeşleşmesini istiyorum… Nedeni çok basit: ruhuna aykırı… Tam da gerekçesi nedeniyle… Cemaatleşmenin ruhları da zihinleri de iğdiş ettiği bir dönemde, neyin ne şekilde yapıldığından çok kime karşı kimin yaptığıyla alakadan olunuyor… İşte o vakit de yapılan, samimiyet testinden geçemediniz gibi etiketlemeye de teşne konumlanışı nedeniyle çabalardan beklenen verim elde edilemiyor…

8 Temmuz 2014, dönüş yolundan…

Katliamlara karşı ortak hafıza yürüyüşü

http://www.firatnews.com/news/guncel/katliamlara-karsi-ortak-hafiza-yuruyusu.htm

Felsefe Öğretmeni V. Metin Bayrak ve arkadaşları, Sivas katliamı yıldönümünde katliamlara karşı sanal ortak hafıza müzesi kurmak amacıyla yürüyecek. 2 Temmuz’da sınıf arkadaşı Yasemin Sivri’nin katledildiği Madımak’tan Başbağlar’a yürümeye hazırlanan Bayrak, ANF’ye projesini anlattı. Ortak hafıza yürüyüşünü, aynı zamanda kadına yönelik şiddetin simgesi olan Melek Karaaslan’a ithaf eden Bayrak, “Farklı coğrafyalarda, farklı haklara yaşatılsa da acılar ortaktır; önemli olan birbirinin acılarına ağlayabilmektir” dedi.

BİR NOKTADAN DİĞERİNE ‘CAN’ TAŞIMAK

Yürüyüşünüz neden Sivas’ta Başbağlar’a? Özel bir nedeni var mı?

Evet özel bir nedeni var. Çünkü ben Madımak katliamında sınıf arkadaşım Yasemin Sivri’yi kaybetmiştim. Hacettepe Üniversitesi’nde Felsefe okuyorduk. Kitap kurdu bir öğrenciydi. Öyle ki yakınları ona profesör derdi. En son onu Haziran ayında okul kapanmadan görmüştüm daha sonra ölüm haberi geldi. Bu olayın bir yönü. Diğer yandan kamplaşmaya, ötekileştirmeye, trajediye, çalınmış hayatlara, iktidarın, kendinden görmediklerini, her ne sebeple olursa olsun, hunharca katletmesine uygun, çok tipik bir örnek olması nedeniyle Sivas’tan, Madımak’tan başlayıp Başbağlar’a gitmek istedim. Çünkü Başbağlar da özel bir örnek. Beraberimde çiçek soğanları götürüp oradan oraya hayat taşımak istedim. Bu, uzun soluklu bir yürüyüş. Başbağlar’dan Dersim’e; Dersim’den Bingöl’e; Bingöl’den Özalp’e; Özalp’ten Roboski’ye; Roboski’den Şırnak’a, Şiran’a, Aşkale’ye, Adana’ya, Ankara’ya, Sivrihisar’a, İstanbul’a, Trakya’ya… Fırtına Vadisi’nden Bergama’ya, Munzur’a, Çoruh Vadisi’ne… Yürüyenleri değişse de yürüyüşün devam etmesi… Bir noktadan diğerine “can” taşımak. Farklı coğrafyalarda, farklı haklara yaşatılsa da acılar ortaktır; birbirinin acılarına ağlayanlarsa dosttur ve dostlar savaşmaz.

MÜZE BELLEK VE UYGARLIK, HATIRLAMAKTIR

Oluşturmak istediğiniz sanal müze nedir? Biraz açabilir misiniz?

Yürüyüş noktalarında, aralarındaki yerleşimlerde yaşayan insanlarla kurulan ilişkilerin, insan hikâyelerinin, katliamlardan arda kalanların sözlü tarih çalışması gibi derlenmesi, olaya dair bilgi ve belgelerin derlenerek coğrafyanın dillerinde sanal bir müze inşa etmek. Dijital çağın pek çok imkânı var; sıklıkla eğlence endüstrisi için tasarruf edilir. Oysa bu ve benzeri amaçlar için de oldukça uygun bir platform olarak değerlendirilebilir. Müze bellektir ve uygarlık hatırlamaktır.

Bu ortak hafıza yürüyüşü ne zaman sonuçlanacak?

Üç yılda sonuçlanmasını bekliyorum. Birbirine bağlanacak o kadar çok katliam ve insan hikâyeleri var ki, bunları derlemek, sunulabilir hale getirmek, akademik bilgiyle desteklemek hiç şüphesiz uzun soluklu bir mücadele ve ekip işi.

STATÜKOLAŞAN İKTİDAR YOZLAŞIR!

Mesajı nedir? Nasıl sonuçlanmasını istiyorsunuz? Neye yol açmasını istiyorsunuz?

Hem doğal hem de toplumsal yaşam, denge üzerine kuruludur. Katliamlar, dengenin harici bir güç tarafından bozulmasıdır bir bakıma. Doğanın ve toplumun dengesini sarsan, oradaki uyumu bozan her türden girişim yaşamı tehdit eder. Milyonlarca ve binlerce yılda oluşan dengenin, birden bozulduğu örneklerdir katliamlar.

Fikrin, iktidara dönüşmesi statükolaşmayı ve yozlaşmayı doğurur. Artık her şey çivi olarak görülmeye başlanır. Kimlik temelli fikirlerin iktidar olması, katliamlar üretir. Ekonomi temelli yaklaşımlarsa, 14.5 milyar yaşındaki dünyanın “şimdi”den ibaret olduğunu düşünür. Her şey, şimdi için tüketilebilir, yok edilebilir, yarını düşünmeden kullanılabilir.

Türkçede “Öküz öldü ortaklık bitti” diye bir söz vardır. Sahi, bizleri bir arada tutan öküzümüz nedir? Ne olursa birlikteliğimiz kalıcı olur? Her sokakta, hatta hanede değişen kimliklerimiz, öküzümüz olabilir mi? Farklılıklarımızı değil ama benzerliklerimizi öküzümüz kılamaz mıyız? Bizleri birbirimize farklılıklarımız değil ortak benzerliklerimiz yakınlaştırır. Ben, benzerliklerimizi beslemeliyim. Bunun için her biri insanın ayrı türden kalebentleri olan kimliklerini yırtıp üzerinden atması, dünyaya, topluma ya da kendine belli türden bir kimlik üzerinden bakmaması gerektiği kanaatindeyim.

ZİNCİRLENMİŞ MELEKLER ÜLKESİ

Ortak Hafıza yürüyüşünü Melek Karaaslan’a ithaf etmenizin özel bir nedeni var mı?

Benim için Melek, kadına yönelik şiddetin, zulmün simgesidir. Melek, adı ve yaşamıyla bu coğrafyanın zıtlıklarını temsil eder. 16 yaşında bir çocukken evlendirilir, 24 yaşında üç çocuk dünyaya getirmiş ve bir tuvalette zinciri vurulu halde 30 kilo ağırlığında bir anne olarak yaşamını yitirir.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Şiddet, bir iletişim biçimi ya da aracıdır. Şiddetin bu denli yaygın olması, hepimizin bu dili bilmesidir. Nasıl iletişim kuracağız? Derdimizi nasıl ifade edeceğiz? Kamuoyu ne zaman bir olaya ilgi gösterir? Sıklıkla bir yerde şiddet varsa, gözler oraya çevrilir. Şiddetin politik halidir bir bakıma katliamlar. Her katliam, gasp edilmiş yaşamlardır. Bir ayrık otu için de bir kelebek için de bir insan için de geçerlidir. “Bir insanın ölmesi trajedi, çok sayıda insanın ölmesiyle istatistiktir” derler. Her gün dört işçi iş kazalarında ölürken Soma gündeme oturdu, hoş, şimdi unutuldu. Oysa her yıl neredeyse dört Soma oluyor. 2002 ile 2011’in ilk altı ayı arasında resmi rakamlara göre 4.410 kadın, onları ‘seven’ baba, koca, sevgili, kardeş vb. tarafından öldürüldü. Bir başka dil mümkün. Sorunlarımızı şiddete, katliamlara başvurmadan da çözümleyebiliriz. Bunun için ön koşul, başta insan olmak üzere bütün kimliklerimizi bir yana bırakmamız gerektiği düşüncesindeyim.

Yürüyüş, bir başlangıç. İnsanların el vermesiyle anonimleşecek ve amacına ulaşacak. Ancak o vakit amacına ulaşır düşüncesindeyim. Yürüyüşler, sanal müze için yeterli içerik oluşturduğunda müze sürece dahil edilebilir. Bunun için hiç şüphe yok ki çok emek gerek; ev vermek isteyenleri, imkânları ölçüde destek olmaya davet ediyorum.

BU FİKİR NASIL DOĞDU?

Geçen yıl Madımak’ın 20. yılı nedeniyle Sivas’a gelmiştim. Otel, bilim ve kültür merkezi olarak hizmet vermekteydi. Her mekânın belleği vardır ama o bellek, Madımak’tan kazınmıştı. Oradan hizmet alan çocuklar, gençler, orada ne olduğunu bilmiyorlardı. Tıpkı savaşları dinleyen öğrenciler gibi olay ile kendi varoluşu arasında bir bağ kurmuyor ya da kuramıyordu. Oysa orası katliamları bütün yönleriyle, resim, animasyon vb. araçlarla desteklenen bir müze olsa, etkisinin güçlü olacağını düşündüm ve bunu oluşturmak için başta Madımak olmak üzere bu coğrafyadaki katliamları birbirine bağlayan bir yürüyüş başlatmaya karar verdim. Yapacağımız yürüyüşlerden derlenen insan hikâyelerine de yer verilecek müzenin ortak hafıza oluşumuna katkı sağlayacak.

Bilgi & İletişim:

https://ortakhafiza.wordpress.com/

https://www.facebook.com/OrtakHafiza

ortakhafiza.muzesi@gmail.com

twitter.com/OrtakHafiza